in

GÜNÜMÜZ GENÇLERİNİN PSİKOLOJİSİ

Beren Özcan yazdı…

Günümüz Problemleri Üzerine Genel Bakış

Günümüzle eskiyi kıyasladığımızda o kadar çok şey değişti ki bazen bunun sebebini yorduğumuz şeyleri de hesaplamamız  git gide zorlaşabiliyor. Fakat göz ardı edilmemesi gereken şey aslında devlet, ülke sorunları ve üstelik bu ülke sorunlarına genç beyinlerin ne derece çekildiği en kritik noktalardandır. Parça parça bölerek başlarsak ilk olarak ele alacağımız kavram birey olmalıdır. Bizi biz yapan değerleri kaybettiğimiz şu noktada artık benliklerin bile devletin soğukluğuyla bulanıklaşmış bir cam haline geldiği yadsınamaz bir gerçektir. Öyle ki henüz bireyleri kendi öz benliğinden uzaklaştıran bu toplumda zengini daha zengin yaparken fakiri daha da fakirleştiren, toplumu bir göremeyen ve de toplumsal değerleri önemsizleştirmeye çalışan bir konuma düşürülmeye çalışılıyor. Bugün baktığımızda devletin en önemli öğelerinden biri olan adaletin nasıl da iki yüzlü, yanıltıcı ve güvenilmez olduğunu görebiliyoruz. En basitinden kadınların toplumda uğradığı haksızlıkları örnek verebiliriz. Toplum baskısının kadınlardaki etkisi ve bu etkilere göz yumanlar, kadınların gerek iş yerinde gerek okulda gerek evde gerekse de sokakta uğradıkları bu haksızlığı birey değilmişçesine bir muameleye maruz bırakılıyorlar. Bu muamelelerden sonra gelen olaylar dizisine de en yakından yine toplumun bireylerinin  şahit olması da bunun örneklerindendir. Göz yuman bir anlayışı bize öğreten yine aynı şekilde kadınları birey olarak görmeyen ve haklarını korumayan hükümettir.

Günümüz Türkiye’sinin Ekonomisi ve Gençler

İlk olarak gençlerin psikolojik iyilik hallerinin ekonomik etkisi sağlık hizmetlerinin maliyeti üzerinden gözlemlenebilir. Gençler arasında ruh sağlığıyla ilgili sorunların sayısının artmasıyla birlikte terapi, ilaç tedavisi ve hastaneye yatmayı da içeren ruh sağlığı hizmetlerine olan talep de artıyor. Bu hizmetler genellikle hem yardım arayan kişiye hem de ülkenin sağlık sistemine önemli bir maliyet getirmektedir. Kamu sağlık hizmetleri kaynakları üzerindeki baskı, vergi mükellefleri tarafından karşılanması gerekebilecek harcamaların artmasına veya sağlık sisteminin diğer alanlarında kesintilere yol açabilir. Bunların hepsi bir kenarda değerlendirilirse bu maliyetten kaçmaya çalışılan bir sistemle karşılaşmaktayız. Halbuki bunun daha fazla sonuçları vardır.

İkincisi, gençlerin psikolojisi, eğitimi ve dolayısıyla ulusal işgücünü etkileyebilir. Gençler arasındaki ruh sağlığı sorunları sıklıkla akademik ortamlarda ortaya çıkıyor ve okul performansının düşmesine, devamsızlığa ve hatta okulu bırakmaya neden oluyor. Bu zorlukların bireyin eğitim alma, beceri kazanma ve sonrasında istikrarlı bir istihdam sağlama yeteneği üzerinde uzun süreli etkileri olabilir. Devletin gözüyle bakacak olursak,bu tür koşullar genç bireyler arasında işsizlik oranının artmasına, üretkenlik kaybına ve ekonominin zorlanmasına neden olabilir.

Son olarak, ergenlik ve erken yetişkinlik döneminde karşılaşılan zorluklar bireyin gidişatını şekillendirebilir, onlara sunulan fırsatları sınırlayabilir ve mesleki gelişimlerini engelleyebilir. Bu da sürdürülebilir bir gelir elde etme ve de tüketim ve yatırım yoluyla ekonomik büyümeye katkıda bulunma yeteneklerini etkiliyor.Sonuç olarak genç nüfusun psikolojik sağlığı yeterince ele alınıp desteklenmezse bir ulusun uzun vadeli ekonomik refahı tehlikeye girebilir. Tıpkı şu zamanlarda olduğu gibi. Bunlar da en başta gelen sorunlardandır.

Öyle ya da böyle ekonominin gençlerin psikolojisi üzerindeki etkisi yadsınamaz. Bugün bir bardak kahve almanın bile zorlaştığı bu buhran dolu ekonominin, genç beyinlere tanınmayan imkanların bir sonucu olacaktı elbet : beyin göçü. Geri dönülmez bir yola sürüklenen ülke ekonomisi gelecekten beklentiyi oldukça düşürmekte ve beyin göçünü arttırmaktadır. Gelecekten beklentisi olan genç bulunsa da ülkesinde kalmayı hedefleyen genç sayısı oldukça azdır. Peki sonrasında beyin göçüne yönelen veya maddi imkansızlıklar dolayısıyla göç edemeyen gençlere ne oluyor? 

Olan şeyi özetlemek gerekirse bireysel sorunlarına, aile sorunlarına, toplum sorunlarına çare bulmakla gençliğini harcamak zorunda bırakılan, bu hükumet ve ekonomik buhranın gelecek kaygısını ciddi derecede arttırmasıyla gençleri bunalıma sürükleyen bir portre ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu noktada beyin göçü problemine tekrar dönmemiz gerekir. Maddi imkansızlıklar içerisinde devletin fakirleştirmekten gocunmadığı ailelerin çocukları nasıl savaşır bu ekonomik buhranla? Hükümetin bunu değerlendirmeye aldığını söyleyemeyiz. Üstelik bu buhran süreci sadece devletin fakirleştirdiklerine etki eder diyebilir miyiz? Halktan çalıp sadece ve sadece kendisini zenginleştiren bu hükümette kısılmış gençlerde ise görülen depresyon sorunları artmaktadır. Öyle ki Türkiye geneline baktığımızda özellikle COVID-19 döneminde kaygı ve depresyonun tavan yaptığını görebiliriz ve de o günden beri bu ekonomik sıkıntıların aynı şekilde devam etmesiyle gençlerin ve ailelerinin psikolojisi de bu çizgiden şaşmamaktadır. Bazı durumlarda bu ümitsizlik, buhran ve ekonomik sıkıntılar gençleri intihara sürüklemektedir. Öyle ki 2020’de 136 vatandaşın geçimsizlik nedeniyle intihar ettiği Türkiye’de, 2021’de bu sayı 191’e yükseldi. 5 yıl içinde toplam 709 kişi bu nedenle intihar etti. 

Gençleri bu yönde etkileyen bir diğer durum ise geçinmekte zorlanan ailelerdir. Aile içinde sürekli bir sıkıntı, gerginlik ve geçimsizlik ortamı gören gençler yine aynı şekilde ülke problemlerine bağdaşık bu sorunlardan sıkıntıya girmektedir. Bunlar da yine gençlerin fiziksel ve ruhsal sağlığını kötü yönde etkileyen en büyük olayların başında gelmektedir.

Olayları geniş bir perspektiften alığımızda geleceklerini kurtarmak için çok ağır şartlar altında çalışmak zorunda kalan gençlerin temelde yatan en büyük sınavı ise onlar için bu denli karmaşık ve bencilce ilerleyen siyasetin ortasında gözlerini kapamak zorunda bırakılmış gençlerin hem fiziki hem ruhi şekilde üzerlerinde bırakılan izler ve yıkımdır. Gençlerin asıl psikolojisini etkileyen nokta da budur.

Ne Yapabiliriz?

Bugün, şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, kapitalizm pençelerini vahşice çıkarıp toplum üzerinde süregelen sömürünün öncüsüdür. Bu egemenlik altında yaşamak zorunda bırakılan işçi ve emekçilerin bu köleleşmeden kurtulup özgürlüğe ulaşması bu noktada çok önemlidir. Halkı özgürleştirme ameliyle ilerlemekte ve de tutulmamış onca sözün üzerine kurulu bu hükümete karşı, kapitalizme karşı harekete geçmeye hazır bir tutum sergilemek en önemli noktalardan olmakla birlikte geleceğe umut veren, gençlerin yeniden hayata bağlanmasını sağlayan önemli noktalardandır.Bu tutum ile asıl hedef ise bugünün gençlerinin kapitalizmin pençelerinden kurtulmasını ve gökyüzüne tekrardan özgürce bakabilmelerini hedeflemektedir. Bu noktada halkının psikolojisini, geleceğin umudunu göz ardı eden bir sistem söz konusu bile olmamalıdır.

BU İÇERİĞİ OYLAYIN.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir