Eğitimi ve özellikle tarih dersini kendi gerici Türk-İslam ideolojisini empoze etme hedefiyle kullanan iktidarın eğitim üzerinden sahte bir tarih yaratma çabaları hız kesmeden devam ediyor. İlkokullara kadar giren ve adeta en önemli milli bayrammış gibi anlatılan 15 Temmuz’un ardından AKP bu seferde Türkiye tarihinin en şanlı ve haklı direnişi olan Gezi’yi türlü iftiralarla karalamaya başladı.
12.sınıf Çağdaş Türk Tarihi kitabında Gezi Direnişi hakkında yazılan bölümde AKP’nin Gezi Parkı’nı yıkarak kendi rantı için AVM yapmak istemesinden ‘Topçu Kışlası’nın İstanbul’a yeniden kazandırılması’ şeklinde bahsediliyor. Polisin ağaçlar kesilmesin diye eylem yapan çevreci gençlerin çadırlarını gece yarısı gençler çadırların içindeyken yakmasından sanki standart bir polis müdahalesiymiş gibi bahsediliyor ve hükümetin zor durumda bırakıldığı söyleniyor. Anlaşılan hükümetimiz anayasal hakkını kullanan ve ağaçlarını savunan insanları yakarak öldürmeye çalışırken bile mağdur olmanın bir yolunu bulmuş.
Yazının devamında direnişçiler dükkan yağlama gibi eylemlerle itham edilerek polisle çatıştıkları söyleniyor. İktidarın özgürlüğü için direnen yoldaşlarımızı yağmacı olarak gösterip polisin kullandığı orantısız şiddeti meşrulaştırmaya çalışmasına karşı biz gerçekleri yazacağız: Gezi Direnişi sırasında Erdoğan’ın da bizzat suçlarını kabul ederek hepsini görevden aldığını iddia ettiği polisler tarafından polis mevzuatına aykırı bir şekilde halka orantısız bir güç kullanıldı. Binlerce insan yaralandı, sakat kaldı ve maalesef katledildi.
Onlar bahsetmeyerek unutturmaya çalışsa da biz katledilen yoldaşlarımızı anacağız: Berkin Elvan, Ahmet Atakan ve Abdullah Cömert polisin attıkları gaz fişeğiyle öldürülürken Ali İsmail Korkmaz izbe bir sokakta polislerin ve sivil faşistlerin iş birliğiyle dövülerek katledildi. Ethem Sarısülük ise bir polis memuru tarafından başından vurularak adeta infaz edildi.
Gezi’nin bir halk ayaklanmasına dönüşmesinde iktidarın seküler yaşama ve özgürlüklere karşı giderek artan saldırılarının etkili olduğu ve Gezi Parkı’nın adeta insanlarda bir patlama yarattığı bilinen bir gerçek. İktidarsa bu yazıda bu durumdan gizli bir bilgiymiş gibi bahsederek halkın en doğal hakkı olan protesto hakkını kriminalize etmeye çalışıyor.
Aynı zamanda da Taksim Dayanışması üzerinden Gezi’nin ekonomik ve siyasi olarak güçlenen Türkiye’ye karşı dış güçlerin desteğiyle organize edilen örgütlü bir eylem olduğu saçmalığı anlatılıyor. Hiçbir dayanağı olmayan bu saçma sapan iddialarla Can Atalay, Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Osman Kavala gibi hak savunucuları tutsak alınırken iktidar bu tarz metinlerle gençlerde bu durumun rızasını yaratmaya çalışıyor.
Uyguladıkları Nas soslu neoliberal yağma politikaları ile ülkeyi batıranlar dolar 10 kuruş arttı diye Gezi’yi karalayamaz.
Biz biliyoruz ki: Eğer Gezi örgütlü olsaydı bugün koltuklarında oturamıyor olurlardı. Ve bir gün örgütlü bir Gezi olacak. O günden sonraysa bir daha asla koltuklarında oturamayacaklar.