in

YAPAY ZEKA:SANAT, GÖRSEL ALGIMIZ VE ALGORİTMALAR

Kemal Özgür yazdı…

Son zamanlarda yapay zeka hayatımızın birçok alanında varlığını hissettirir hale geldi. En çok gündem olan ve tartışma yaratan konulardan biri de yapay zekanın ürettiği görsellerin sanatsal niteliği. Aslında herkesin sorduğu soru “Bu görseller sanat mıdır?” Biz de bu yazıyla bu soruya bir cevap bulma uğraşındayız. Bu soruya cevap verebilmek için öncesinde bir sanat tanımı ortaya koymamız gerekir. Bu tek başına oldukça zor bir iştir. Bu sebeple “Sanat nedir?” tartışmasını alevlendirmeden dolayısıyla konuyu saptırmadan günümüz ruhuna uygun kısa bir tanım yapmak uygun olacaktır: Sanat bireyin duygularını, düşüncelerini, gördüklerini ve benzerlerini yaratıcı süreçler yoluyla somut bir biçime sokmasıdır. Tanımımızı yaptıktan sonra konuya rahatça giriş yapabiliriz. Biz yapay zekanın görsel üretim süreçlerinde yeri olmayan ancak bir sanat eserinin ortaya çıkmasında önemli pay sahibi olan iki etmen belirledik: Sanatçının biçim ile mücadelesi ve sanatçının eserin öznesi ile arasındaki dinamik ilişki. Bu iki unsur olmadan yaratıcı, sanata dair bir üretimin yapılamayacağını bu sebeple de yapay zeka üretimi görsellerin sanat eseri olarak görülemeyeceğini iddia ediyoruz.

Sanatçının biçim ile mücadelesi derken neyi kastediyoruz? Sanatçının her zaman eserini ortaya koyarken zihnindekileri bir medyuma taşıması gerekir ki zihnindekiler herkesçe görülebilir, okunabilir veya duyulabilir olsun. Zihnin öznel dünyasından aklındakileri nesnel dünyaya yansıtmaya çalışan sanatçı kendini her zaman biçimin yani nesnel dünyanın sınırlamaları ile karşı karşıya bulacaktır. Sanatçı ya bu sınırları aşmalıdır ya da bu sınırlar dahilinde kendini ifade edebilmenin yollarını bulmalıdır. Bu zorluklarla mücadele sanatçının yaratıcılığının ortaya çıkması gereken en önemli andır. Resim tarihinde bunun en anlaşılır örneği perspektiftir, iki boyutlu bir düzlemde üç boyutlu bir görüntü ilüzyonunu yaratarak Rönesans sanatçıları biçimin sınırlarını aşmanın en güzel örneklerinden birini ortaya koymuşlardır. Buradaki mücadelenin özünde sanatçının kendi öznelliğini nesnel dünyamıza geçirebilme kabiliyeti yatar. Bu sayede sanatsever sanatçının gördüğünü görebilir, hissettiğini anlayabilir hale gelir. Bunun en güzel örneklerinden biri İzlenimci resimlerin resme bakan kişiye belirli bir görme biçimini dayatmasıdır. İşte sanatçı biçimle mücadele ederken aslında somut olanla mücadele eder, somut dünyaya kendi bakışının, zihninin bir bölümünü yansıtır. Peki yapay zeka görsel üretirken ne yapmaktadır? Yapay zeka algoritmalar yardımı ile veri havuzunda ulaşabileceği bütün görsel veriyi – insanların daha önce ortaya koyduğu sanat eserlerini- işleyerek ona verilen görev uyarınca verileri tekrar düzenler. Yani insanların kendi öznel dünyaları ve nesnel dünyaları arasındaki ilişkiden doğan biçimsel sorunlara buldukları çözümleri insanın sahip olduğu el becerisi ve yetenek gibi biçimsel sınırlar dahi olmadan kendi görsel üretimi için kullanır. Yapay zekanın ürettiği görsellerde yaratıcılığın özünde yer alan biçimle mücadelenin etrafından dolaşılmıştır. Bu nedenle yapay zeka üretimi görsellerde yaratıcılıktan söz edemeyiz.

Yapay zekanın eksik kaldığını iddia ettiğimiz başka bir konu da ürettiği görsellerin konusu ile arasındaki ilişkinin dinamiğidir. Bilinçli veya bilinçsiz olarak sanatçının resminde gizledikleri ve ortaya çıkardıkları sanatçının resmin konusu ile arasındaki dinamik ilişkiyi gözler önüne serer. Sanatçı resminin süjesiyle her zaman karmaşık bir ilişki içindedir. Mesela John Berger, kariyerinin sonuna gelmiş son derece yoksul bir ressam olarak hayatına devam eden Frans Hals’in yetimhane müdürlerini resmettiği eserini fakir bir ressamın zengin müşterilerine karşı kızgınlığını gizlemeye çalışmasının imgesi olarak görür. Sanatçı ve eserin öznesi arasındaki bu dinamik ve insancıl ilişki esere yansır hatta eser bu ilişkinin resmi haline gelir. Bu sayede sanat eserinin derinlikli bir okumasını yapmak mümkün olur. Sanatçı toplamlarının ortak sembolleri ve imgeleri kullanmaları da bizim dönemin ruhu hakkında okuma yapmamızı mümkün kılar. Örneğin 15-16. yüzyılda Kuzey İtalya’da hümanizmanın yaygınlaşması ve klasik dünyaya ilginin artışı ile eş zamanlı olarak  üretilen sanat eserlerinde Yunan ve Roma mitolojisinden hikayelerin resmedilmeye başlaması toplumun değişen hayatını ve değişen imgelemini anlamamız konusunda bize yardımcı olur. Yapay zeka tarafından üretilen görsellerde ise yapay zekanın üretiminin süjesi ile soğuk, kopuk bir ilişkisi vardır; bu görsellerde ne anlamlı imgelere yer vardır  ne de yapay zekanın konusu ile kurduğu ilişkiye dair aktarımlara. Yapay zeka üretimi görsellerin sanat eserinin sahip olduğu niteliklerden ayrıştığı diğer nokta da budur. 

Bizce bütün bu sebeplerden ötürü yapay zekanın ürettiği çalışmaları henüz sanat olarak sınıflandırmak mümkün gözükmüyor. Gerçekten yaratıcı bir üretimin gerekliliklerini yapay zekanın şu an için sağlayamadığı ortada. Tartışmaya değer diğer bir konu da ileride yapay zekanın sanat yapıp yapamayacağı, bizim algımızın bu sanatı anlamak için yeterli olup olmayacağı. Bunlara şimdiden cevap vermek oldukça güç de olsa zamanla sanatseverler olarak bu soruları bol bol konuşacağız gibi duruyor. Ne de olsa yapay zeka artık sanat gündemimizin ayrılmaz bir parçası, üstüne daha çok yazılıp çizilecek. Yapay zeka zamanında fotoğrafın görsel algımızda ve sanatta yaptığı devrimi tekrar edebilir mi? Sanatın belki de kritik bir eşikte olduğu bu günlerde sanatla kalın.

BU İÇERİĞİ OYLAYIN.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir