Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM), sermayedarlara uşaklık yapan iktidarın sermayedarları daha zengin hale getirmek için öğrencileri kullanmak üzere 2016 yılında başlattığı projedir. Süreç içerisinde, tam da iktidarın hedeflediği gibi adım adım eğitim çatısının altından çıkıp sermayenin aradığı ucuz iş gücünü karşılama projesine dönüştü. 2021 yılında, kanunlar üzerinde değişikliğe gidilerek bütün meslek liseleri bünyesinde MESEM’lerin açılmasına olanak sağlandı.
Arkadaşlarımız, sıralarında oturup nitelikli eğitim almaları gerekirken ucuz iş gücü olmaya mahkum bırakıldı. Öğrencilerin fabrikalarda veya sanayilerde ağır koşullarda çalışmasının önü açıldı. MESEM kapsamında staj yapacak 9, 10 ve 11. sınıf öğrencilerine asgari ücretin neredeyse %30’u, 12. sınıf öğrencilerine ise asgari ücretin ancak yarısı ya da biraz daha fazlası kadar ödeme yapılmakta. Giderek kötüleşen hayat koşullarında MESEM projesi, ailelere de sıra arkadaşlarımıza da bir refah kapısı gibi gösterilip iktidar ve sermayedarların ilişkisine güç kattı. Türkiye’de 15-17 yaş çocukların üretim sürecine katılımı %22,1’e yükseldi ki bu geçtiğimiz yıldan bu yana %3,5 oranında bir artış olduğunu göstermekte. İSİG Meclisinin raporuna göre, MESEM projesi haricinde, Türkiye’de yaklaşık 800 bin çocuk işçi bulunuyor. Bu durum apaçık bir şekilde iktidarın hem çocukları hem de eğitimi gözden çıkardığını gösteriyor.
Geçtiğimiz yıldan bu yana 336 arkadaşımızı işyerinde güvenlik önlemleri alınmamasından dolayı sisteme ve katil projeye kurban verdik. Gerçek suçlu, projenin kanlı olduğunu kabul etmek yerine halihazırda devam eden meslek liselerinde MESEM’e teşvik projesini devam ettirmekten geri durmayan devlettir. Projeye göre haftada 4 gün işyerinde iş takibi, makine kullanımı gibi okullarda olmayan şartları sağlamak amacıyla staja gönderilen öğrenciler süreç içerisinde evrilerek fabrikalarda sanayilerde çalışan ucuz iş gücü haline getirildi. Çalışma günlerine doymayan sistem, normal şartlarda olayın gerçekleştiği gün çalışmaması gereken arkadaşımız Alperen Enes Ural’ı canice katletti. Temelde bizim için var olan, bizim güvenliğimizi sağlaması beklenen devlet, sıra arkadaşlarımızı öğretmenler yerine bir avuç sermayedara teslim etti. Bunu devletin şirin olmaya çalışan organları şeffaf bir şekilde dile getirmese de Meclis oturumunda saray rejimi adına söz alan Giresun milletvekili Nazım Elmas “Ölümün büyüğü küçüğü olmaz.” deme cüreti gösterdi.
Vekillerinin bu umursamazlığı, pek çoğunun patron olmasından kaynaklı. İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekip Avdagiç, MESEM’in aslında mesleki eğitim olmadığını yalnızca ucuz iş gücü olduğunu basın açıklamasında itiraf etmiştir: “MESEM’lerden gelen bir çocuğun ücretinin belli kısmını devlet, belli kısmını da firma ödüyor. Ancak siz çocuktan memnun musunuz, destek vermek ve teşvik etmek için daha fazla ücret vermek istediğinizde o çocuğa devlet kabul etmiyor, veremezsiniz diyor. Oysa bunun önü açılsa, ben ödediğim fazla ücret kadar zaten devlete vergi ve SGK primi ödemeye hazırız. Ama bu ödemeyi yapmak için yasal düzenleme bekliyoruz.”
MESEM’e bütün olarak bakarsak ve en temelindeki sorun nerede dersek aslında çıkacağımız tek bir nokta var, o da arkadaşlarımızın olması gereken okullarda ve sınıflarda olmamasıdır. Patronlar arkadaşlarımıza işin genelinde çocukluktan yetiştirilmiş kalifiye eleman olarak bakıyor. Arkadaşlarımız okullarda okuması gereken dönemde fabrikalarda, sanayilerde ölüm ile burun buruna mobbing altında çalışmaya sürükleniyor. Durumun temel olarak yaratıcısı olan devlet, arkadaşlarımızı tehlikeli iş ortamlarına, canavar patronların yanına, yalnızca çok kolay alınabilen ustalık belgesine sahip olan kişilere teslim ediyor. Bu durum olayın daha da vahim bir hal almasına sebebiyet vermekte. Tehlikeli iş ortamı, bilinçsiz ustalar, gözünü kan bürümüş canavar patronlar hepsi toplanınca ortamın ne kadar korkunç olabileceğini gösteriyor.
Devletin ölüm ve kazaların artması sonucu Mesleki Eğitim Merkezlerinde (MESEM) çalıştırılan çocuk (öğrenci) işçi ölümlerinin artmasıyla Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Şubat 2024’te iş güvenliği genelgesi yayınlayarak 81 ilin Milli Eğitim Müdürlüklerine göndermişti. Genelgeyle, 8 çocuğun iş cinayetine kurban gittiği MESEM kapsamındaki işyerindeki iş güvenliği koordinatör öğretmenlere yüklendi. Ancak koordinatör öğretmenler İSİG konusunda yetkin olmadıkları gibi, işyerlerini düzenli denetleyecek zamanları da işyeri üzerinde bunları uygulayabilecek güçleri de yok. İş yerlerinde asgari sağlık ve güvenlik şartlarının sağlanması başta işverene ait yükümlülüktür. Koordinatör öğretmenler ancak öğrencinin çalışma ortamının eğitime uygun olup olmadığını denetleyebilir, işyerlerini ancak iş güvenliği uzmanları düzenleyebilir. Sorumluluk yükünü de eğitimcilere yıkan devlet, çocuklar ile ölüm arasındaki bu tehlikeli ortama gözlerini kapatıp öğretmenlere yıkmış ve projedeki güvenlik sorununu da meşrulaştırılmıştır.
Gelinen aşamada, MESEM uygulaması kapsamında çalışan arkadaşlarımızın sayısı ekonomik temeli sebepler ve MESEM’in okullarda devlet tarafından güzel bir şekilde lanse edilip pazarlanması sonucu Mesleki Eğitim Kurumlarında eğitim adı altında fabrikalarda çalıştırılan öğrenci sayısı 1,5 milyon gibi bir sayıya ulaşmış durumda. Bu arkadaşların yaklaşık 300 bine yakını 18 yaş altında olmakla birlikte bu yaş aralığı 14 yaşa kadar inmekte. Uluslararası ve ulusal yasalara göre bu programın yasak olduğunu bilen devlet, bunları umursamayan devlet, sermayenin açığını kapatmak için her şeyi yapan devlet.
Birleşmiş Milletlerin 32. Maddesi bizim kendi anayasamızın 41. Maddesi ve İş Kanunu’nun 71. Maddesi gibi kanunların gerek uluslararası gerekse de ulusal mevzuatta bazı mesleki eğitim programında istisnalar olsa da MESEM kapsamında çalıştırılan 18 yaş altındaki öğrencilerin gelinen aşamada mesleki eğitimin niteliklerine uygun olmayan ve öğrencilerin eğitiminin devamına engel teşkil edecek biçimde uygulandığı, öğrencilerin işyerlerinde çalışan diğer işçilerle aynı işlerde aynı çalışma saatleriyle çalıştırıldığı, öğrencilikten ziyade işçi olarak istihdam edildiği, İş Kanunu kapsamında çalışan işçilere tanınan haklardan dahi hiçbir şekilde yararlanmadan bütünüyle ucuz işgücü olarak kullanıldığı anlaşılmakta. Arkadaşlarımıza bu gözle bakan sisteme şunları söylüyoruz: Arkadaşlarımız okul sıralarına dönene kadar, devlet ve sermaye arkadaşlarımızdan kirli emellerini sonlandırana kadar, hayatını kaybeden ve bunun suçlusu olan herkes hesap verene kadar inatçı bir şekilde direnmeye, mücadele etmeye devam edeceğiz. MESEM bitecek, katiller hesap verecek, arkadaşlarımız okullarda sıralara dönecek!