in

OKUMAYA, DİRENMEYE, BAŞARMAYA ÇALIŞIYORUZ!

Murat Barman yazdı…

Günümüz coğrafyasında yaşamın her aşamasında birer zorluk olduğunun farkındayız. Fark etmemek, görmezden gelmek elde değil. Okullarda bize dayatılan niteliksiz müfredatlar, ekonomik buhran, gelecek kaygısı ve daha sayamadığımız birçok durum hayatımızı etkiliyor.

Okullarımıza gittiğimizde bizleri okuldan uzaklaştırmaya yönelik bir politikanın izlendiğini gözlemleyebiliyoruz. Çünkü sistem; bizleri bilimden soğutmaya, bilimsel eğitimden uzak tutmaya, öğrenme arzumuzu da aynı şekilde elimizden almaya ve öğrencileri daha çok muhafazakarlaştırmaya çalışıyor. Dersler; öğretmek ve sevdirmek için değil, müfredat ile bir ilerlemek, konu yetiştirmek için tekdüze anlatılıp geçiliyor. Gelecek biz gençlerin ellerinde yeşerecekken, okullarımızda öğretmenlerden, müdürlerden görülen baskı ve etkisinin çok olduğu görülen akran zorbalığı ufak yaşta hayata küsmeyi, mücadele etmemeyi ve pes etmeyi öğretiyor. Meslek lisesi öğrencilerini zorlayan staj günleri ise öğrencileri zor şartlar altında çalışmaya mecbur kılıyor. Arkadaşlarımızın işyerlerinde usta öğreticiler tarafından yoğun baskıya maruz kalmaları, öğrenci arkadaşlarımızı daha çok yıldırıyor. Ülkemizde durum böyle olunca öğrenciler arasında en çok konuşulan konu: Avrupa hayalleri.

Aslında bizler tam olarak olayın içine girdiğimiz zaman, bir şeylerin bilincine varıyoruz, gözlemliyoruz. Bizim için önemli olan da olayların daha çok içine girmek, olayları akışına bırakmamak, olayları değiştirmek aslında. Sadece kavramak değil, değiştirmek; biz öğrenciler adına daha faydalı bir hâle getirmek için uğraşmak, en azından bir ipin ucundan tutmaya özen göstermek gerekiyor.

Eğitim hayatımız boyunca biz öğrencileri okuldan, derslerden, arkadaşlarımızdan, okul çevresinden ve en önemlisi sosyal hayatımızdan uzaklaştırmaya çalışan niteliksiz müfredatlarla karşı karşıya kalıyoruz. Sürekli değişim gösteren, bir türlü rayına oturmayan, rayına oturduğunu söyleseler bile yine 4 yılda bir değişim gösteren sınav sistemi; bizi sürekli olarak ders çalışmaya, konu yetiştirmeye, öğretmekten çok ezbere dayalı eğitime yöneltiyor. Bu durum öğrencilerin kendi sosyal hayatlarına vakit ayıramamasına sebep oluyor. Bu sistemin içinde kendimizi bulmalı, bilincimizi aydınlatmalı ve aynı bilinçle çevremize ışık saçmalıyız. Ezberden çok öğrenmeli, okumalı, böyle bir eğitim sistemini benimsemeliyiz.

Ekonomimizin öyle parlak bir ekonomi olduğunu söyleyemiyoruz tabii. Çünkü biz öğrenciler üzerinden bile para kazanmak için uğraşanlar var… Kantin ihalesi için birbiriyle yarışa giren insanlar, öğrenciler üzerinden ne kadar daha fazla kazanırım diye düşünerek, zaten kimse anlamıyor düşüncesiyle beslenme ihtiyaçlarımıza ulaşmamızı zorlaştırmaya çalışıyorlar. Yönetime fazladan verilen ücretlerle müdürlere bedavadan gönderilen tostlar, çaylar ile kantin denetimi altında yalandan tutanak tutup ardından öğrenciye tarihi geçmiş malzeme kullanıp tost satan, bayat çayı ısıtıp ücretini peşin alan, veresiye borçlarını kantin duvarına asan okullarda eğitim görmeye çalışan, okuyup başarmak isteyen bir sürü arkadaşımız bulunuyor.

Artık bir kafede bile rahatça ders çalışamıyoruz. Kafeler, sosyalleşmek için önünden bile geçemediğimiz yerler oldu. Bir kafede oturup kahve içmek bizlere lüks oldu. Bu durumları düşünürken üstüne bir de gelecek yaşamımızda neler olacak, bizleri neler bekliyor gibi sorular aklımıza geliyor. Düşünmek bir hayli zor çünkü yıllardır bizi düşünmemeye adapte etmeye çalıştılar. Biz eğer onların istediklerini kabul edersek kendimizi sadece onların hazırlamış olduğu, onların istedikleri yerlerde bulabiliriz. Ama biz inat edip bize inatla öğretmediklerini okuyup öğrenirsek, gerçekten bilinçli öğrenciler ve öğrenci dayanışmamız ile umudumuzu büyütebiliriz. Bu sayede zafere giden yolda türküler, marşlar ile oturduğumuz kafede kahvemizi içerken yüzümüzde bir tebessüm oluşturabiliriz.

What do you think?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir